Ordu Laikliğin Teminatı Değildir / Özgür Mumcu
Kimi önermeler var, üzerinde fazla tartışmadan kabul görüyorlar. Bunlardan en önemlilerinden biri de ordunun laikliğin teminatı olması. Özellikle 28 Şubat sürecinden bu yana toplumun neredeyse tüm kesimlerinin üzerinde hemfikir olduğu bu önermenin, yanlış olduğunu düşünmekteyim. TSK’nın, bugüne değin, laikliği koruyup kolladığını söylemek pek güç. Söylemden değil, fiiliyattan bahsediyorum. Yoksa, ordunun her biriminin laiklik vurgulu konuşmalarına hemen her gün rastlamak mümkün.
Öncelikle, laikliğin Türk Anayasal sistemine girişi, askeriyenin değil, Meclis’in eseridir. Yani teorik olarak, laikliğe bir teminat gerekiyorsa, bunun aranacağı yer halk iradesi ve yargı olmalı. Anayasal bir ilke olan laikliğe aykırı yasal düzenleme teşebbüslerinin döneceği yer Anayasa Mahkemesidir. Anayasal düzenin askeri tedbirlerle korunması, ancak en uç durumlarda, yani laiklik karşıtı bir hükümetin Anayasal düzene aykırı olarak diktatoryal bir yönetim kurması halinde düşünülebilir. Bu da zaten, zorbalığa karşı direnme hakkı olarak BM İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinde dahi yer alan bir kavram. Türkiye’de ise bu ihtimal hiç gerçekleşmemesine rağmen, yakın tarihimiz irili ufaklı askeri müdahalelerden geçilmemekte.
Kaldı ki, hiçbir askeri müdahalenin laikliğe bir fayda getirmediği aşikar. 12 Mart ve 12 Eylül’ün, İslamcı kesimlere değil, sosyalist akımlara karşı gerçekleştirildiği unutulmamalı. Türk-İslam sentezinin oturtulması 12 Eylül rejiminin hedeflerinden biriydi. Kenan Evren din derslerini zorunlu yapıp, yurtdışındaki imamların maaşlarını şeriatçı Rabıta örgütüne ödettirip, her konuşmasını ayet ve hadislerle süslerken laikliği koruma amacı taşımıyordu herhalde.
28 Şubat ise ordunun halktan rol çalması olarak açıklanabilir. Susurluk skandalına tepkiyle, “artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” sloganlarıyla başlamıştı 28 Şubat’a giden yoldaki halk eylemleri. Derin devletin kirli ilişkiler ağına yönelik tepkiler, dönemin hükümetinin laikliğe aykırı davranışlarına karşı tepkilerle birleşmişti. Her akşam ışıklarını yakıp söndürerek, yavaş yavaş meydanlarda toplanmaya başlayarak, giderek geniş bir halk hareketine dönmeye başlayan bu süreç, birden bire ordunun basını manipüle edip, hükümete post modern bir muhtıra vermesiyle sonuçlandı. 12 Eylülden sonra tekrar filizlenen, hükümet ve sistemden hesap soran bir hareket darmadağın oldu. Kimi o karmaşada ordunun müdahalesinden yana tavır aldı, kimi köşesine çekildi. Bir kez daha, halk kendi çözümünü sokaklarda ve Mecliste aramak yerine, kışlaya devretti. Burada ordu millet el ele değildi. Ordu halkın başlattığı hareketi ondan devralıp, sorunun demokratik bir çözüme ulaşmasına mahal vermeyerek, sorunu kendi yöntemiyle çözmeyi tercih etti. Sonucu ise bugünkü AKP iktidarı ve unutulan Susurluk skandalıdır.
Memlekette zaten fazla olmayan öz eleştiri kültürü, askeriyede neredeyse hiç bulunmamakta. Ordunun laikliği siyasete müdahale ederek koruması değil, laikliği koruyacak olan. Adı üstünde silahlı kuvvettir ordu. Yasal olarak cebir kullanabilen bir kurumdur. Biz ondan laikliği muhtıralarla korumasını beklemiyoruz. Silahla, cebirle laikliği kollamasıdır arzumuz. Nasıl mı? Sivas’ta saatlerce süren bir kalkışmada, bir oteldeki yazarların, şairlerin, karikatüristlerin, saz ustalarının, halk dansçılarının din adına yakılmasını engelleyerek, Maraş'ta, 1978 Aralığında aralarında gözleri tornavidayla oyulup, helâ çukuruna atılıp, üzerine at arabası devrilip, evi yakılan seksen yaşındaki Cennet ananın da bulunduğu yüzlerce kişi iki gün boyunca sadece Alevi oldukları için katledilirken etkili olarak.
Batman Emniyet Müdürü ve Valisinin 1993’te, Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonuna verdiği şu ifadeyi araştırarak mesela “Ne yazık ki Hizbullah örgütü mensupları bir dönem askerlerden yardım gördüler. Buradaki bazı askeri birliklerde. Silahlı eğitim yaptılar, lojistik destek gördüler...”
Demeç ve muhtıra laikliğinin memleketi getirdiği nokta belli. İslamcıların kendilerini mağdur olarak göstermeleri dışında bir faydası olmadı. Alın size bin yıl sürecek 28 Şubat süreci!
Maraş’ta, Sivas’ta, Batman’da laikliği koruyamayanlar, Çankaya’da hiç koruyamazlar.
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home