Yeni Söz

5.12.06

Kemalizm ve Medeniyet / Sinan Altunç


Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi ve Liberal Düşünce Topluluğu Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Atilla Yayla’nın yaptığı konuşmadan dolayı üniverstesinde verdiği dersten uzaklıştırılması ve hakkında soruşturma açılması söz konusu. Bu hususla ilgili son günlerde oldukça yazıldı çizildi. Kemalizmin ilerici olup olmadığı ve Yayla’nın Mustafa Kemal’e “bu adam” demesi tartışıldı.
Bu yazıda tartışmaya açmak istediğim mesele, Yayla’nın Mustafa Kemal’e “bu adam” demiş olması değil. Zira geçenlerde katıldığı bir televizyon programında, bu sözü neden söylediğini açıkladı ve bu açıklama da doğrusu beni tatmin etti. Benim ortaya koymak istediğim problematik, özellikle 1925-1945 arası dönemin veya tek parti döneminin gayrı medenileştirici olup olmadığı. Tabi ki, derinlemesine bir iktisat bilgisine sahip olmadan dört başı mamur bir değerlendirme yapmamın mümkün olamayacağının da farkındayım.
Öncelikle Yayla’nın yaptığı değerlendirmede, medeniyet bakımından kendine özgü bir paradigma ortaya koyarak, 1925-1945 arası dönemi buna göre yorumladığı ve sonuca vardığını belirtmek gerekir. Birincisi, Yayla’nın ortaya koyduğu, medeniyet sayılabilme kıstaslarının genel geçer olmadığı, başka kıstasların uygulanması durumunda sözü geçen dönemin ilerici sayılabileceği ileri sürülebilir. Nitekim bunu yapanlar da oldu.
İkinci olarak, Yayla’nın ortaya koyduğu kıstaslar dikkate alınarak değerlendirme yapılabilir. Ancak bunu yapabilmek için, öncelikle Yayla’nın koyduğu kıstasları hatırlamak gerekir. Yayla, “birden çok medeniyet olmadığını, tek medeniyetin bulunduğunu, mahallî ve dönemsel renkler alsa bile aslolanın ortak insanî medeniyet olduğunu, Medeniyet tarihini inceleyerek bu medeniyetin temel değer ve kurumlarının belirlenebileceğini” ifade ettiği konuşmasında, bu temel değer ve kurumları şöyle sayıyor:
“De facto değil de jure olarak özel mülkiyet, iş bölümü ve uzmanlaşma, serbest mübadele, sözleşme serbestisi ve sözleşmelerin uygulanmasını sağlayacak kültür ve ahlâk ve hukuk kodları, sınırlı ve kurallara bağlı siyasî yönetim, düşünce ve ifade özgürlüğü, bir dine inanmayanları ve azınlıkları da kapsayacak şekilde din özgürlüğü, hukukun hâkimiyeti, siyasî suçların olmaması, toplumda dikey ilişkilerin değil, yatay ilişkilerin yaygın olması, zengin sosyal çeşitlilik, insan ihtiyaçlarının çeşitlenmesi ve istikrarlı bir şekilde karşılanması.”
Bu kriterler göz önünde tutulduğunda, değerlendirmede doğruluk payının olduğu söylenebilir. Ancak, 1950 ve sonrası olarak adlandırılan diğer dönemle yapılan karşılaştırmanın yanı sıra, belki 1925 ve öncesi ile de karşılaştırılma yapılması gerekiyor. Bu yorumu, Yayla’nın kendi değerlendirmesi üzerine yaptığımı belirtmek isterim. Zira, Yayla kendi konuşmasında, “Medeniyet bir şeyi yapmaksa (yani do etmek) Kemalizm'in, onu yapmamak/çözmek (yani undo etmek) anlamına geldiğini” dile getirmiştir. Dolayısıyla, mukayese sadece 1950 ve sonrası ile değil, 1925 ve öncesi ile de yapılmalıdır. Çünkü, bir şeyi yapmamak veya çözmek, önceden yapılmış veya inşa edilmiş bir yapının varlığını da gerektirir.
Bunun yanı sıra, Yayla’nın kendi koyduğu kriterler doğrultusunda değerlendirme yapmaya devam ettiğimizde, özellikle ülkedeki hukuki alt yapının 1925-1945 arası dönemden miras kaldığını söylemekte fayda olduğu kanaatindeyim. Özellikle 1926 tarihli Medeni Kanun ve Borçlar Kanunu buna örnektir. Bunun dışında, özel mülkiyetin de facto değil de de jure özellik almasının medeniyet kriteri veya ilericilik olarak ele alınması, bana garip geliyor. Üstelik özel mülkiyet ile anlatılmak istenenin serbest piyasa ekonomisi olduğu varsayıldığında, bu kriterle birlikte sosyal haklardan da bahsedilmemesi düşündürücü bence.
Siyasi suçluların olmaması gerekliliği kriteri bakımından söylenecek bir söz olmadığını düşünüyorum. Ancak, bu hususta 1950 ve sonrası dönemin de pek sütten çıkmış ak kaşık olmadığını eklemek gerekli.
Netice olarak demem odur ki; Prof. Dr. Atilla Yayla yapmış olduğu değerlendirme sonucunda, 1925-1945 arası dönemin veya Kemalizm’in gerici/gayrı medeni olduğunu ifade etmiştir. Ancak, değişik kriterler getirmek veya aynı kriterleri farklı yorumlamak suretiyle başka başka sonuçlara varmak da mümkündür. Bu yazı, en başta belirttiğim iktisat bilgisinden yoksun olduğum için, bu hususu ispatlamak iddiası taşımamakla beraber, yapılan değerlendirmenin doğruluğunu tartışmaya açmayı amaçlamıştır. Zira Prof. Dr. Yayla’nın değerlendirmeleri, liberal bakış açısı ile yapılmıştır. Kemalizm ve Medeniyet karşılaştırmasının sadece bu bakış açısıyla yapılması eksikliktir.

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home