Yeni Söz

26.11.06

Yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimi : Fiili bir başkanlık sistemine doğru/ Ulas Bayraktar


Gelecek baharda kimin 11. cumhurbaşkanı olacağı siyasal gündemimizin ana maddelerinden biri olmaya devam ediyor. Bu tartışmanın ana ekseninde de Tayyip Erdoğan’ın köşke çıkıp çıkmayacağı ve dolayısıyla da Çankaya’ya ‘türban’ın sirayet edip etmeyeceği yatıyor. Öyle ki, sanki AKP kendi bünyesinden eşi örtülü olmayan bir cumhurbaşkanı seçmeyi kabul etse herhangi bir sorun kalmayacak gibi bir yanılsama içindeyiz. Oysa, kendi adıma Türk siyasal sisteminin ciddi bir kırılmaya gebe olduğunu düşünmeden edemiyorum.

Bu muhtemel kırılmanın kökeninde 12 Eylül’ün bize makus mirası, mevcut anayasamızın yürütmeyi parlamenter sistemin sınırlarını aşacak bir şekilde güçlendirmesi yatıyor. Geçen bir yazımda da belirtmiştim ; başbakanın bakanlar kurulu üzerinde hegemonik bir güce ulaşması zaten yürütmeyi büyük oranda tek adamlaştırmıştı. Dolayısıyla, varolan anayasal sistem çerçevesinde siyasi güce karşı en anlamlı karşı duruş cumhurbaşkanlığı makamı tarafından hayata geçirilebiliyor. Yasaların veto edilebilmesi, anayasa mahkemesine başvuru ve referandum düzenleme hakkı, yargının ve idarenin kilit noktalarına atama yapabilme gibi siyasi sistem açısından küçümsenemeyecek yetkileri sayesinde cumhurbaşkanlığı, başbakan ve bakanlar kuruluna karşı alternatif bir iktidar odağı olarak ortaya çıkmış durumda.

Gerçekten de 1980 sonrası siyasal tarihimizi baktığımızda daimi bir ‘co-habitation’ (yarı başkanlık sistemlerinde başbakan ve cumhurbaşkanının ayrı partilerden olması) hali göze çarpıyor. Başka bir deyişle, başbakanla cumhurbaşkanlığının aynı siyasi telden çaldıkları pek bir dönem yok. Nitekim Sinan'ın 15 gün önceki yazısında da değindiği gibi, Özal köşke çıktığında ANAP siyasi gücünü çoktan kaybetmişti. Hatta Özal’ın Çankaya’ya kaçtığı iddia edilmiş ve cumhurbaşkanlığının meşruiyeti uzun bir süre sorgulanmıştı. Onun ölümünden sonra köşke çıkan Demirel de arkasında bıraktığı koalisyon üzerindeki etkisini fazla koruyamamıştı. Her iki cumhurbaşkanının da halef olarak bıraktığı başbakanlar kısa bir süre sonra tasfiye edilmiş ve kendilerine muhalif adaylar eski partilerinin başına geçmişlerdi. Oysa önümüzdeki dönemde cumhurbaşkanını seçecek AKP, iktidardaki gücünden görünen gelecekte çok fazla bir şey kaybetmeyecek gibi görünüyor. Yani cumhurbaşkanı ile başbakan fiiliyatta aynı siyasi renkleri taşıyacaklar. Bu minvalde iki ayrı senaryo öngörülebilir.

Birinci senaryo Erdoğan’ın kendisinin Çankaya’ya çıkıp, partiyi ve başbakanlığı güvendiği bir isme bırakması. Kendisinin siyasi yasaklı olduğu dönemde de denenmiş bir senaryo olması itibarıyla Abdullah Gül’ün halef olarak tayin edilmesi hayli olası. Yine de daha önce Özal ve Demirel’in başına gelenlerin yani Çankaya’ya çıkınca parti içindeki etkisini yitirmesinin tamamen ihtimal dışında olmadığını kabul etmek gerek. Bu durumda co-habitationvari bir gerilim yine de pek olası olmasa da bazı fikir ayrılıklarının yaşanabileceğini öngörebiliriz. Bu da yürütmenin şimdiki gibi iki başlı bir yapıdan çok da uzaklaşmayacağı anlamına gelebilir.

Bir diğer ve açıkcası bence daha korkutucu senaryo, Erdoğan’ın köşke çıkmaması ve oraya kendi sözünden çıkmayacak birini yollaması olacaktır. Bu durumda koltuğunu her açıdan başbakana borçlu bir cumhurbaşkanı ona muhtemelen mutlak bir itaat sergileyecek ve cumhurbaşkanlığının şimdiye kadar oynadığı kontrol rolünü tamamen boşlamak durumunda kalacaktır. Dolayısıyla, anayasal ve yasal konumu ile parti disiplininin kendine verdiği güçle zaten bakanlar kurulu ve meclis üzerine tahakküm kurma şansı olan başbakan, cumhurbaşkanlığı tarafından da frenlenemeyeceği için fiili bir başkanlık sistemi tesis edilmiş olacaktır.

Hal buyken, yani siyasal sistemi böylesine köklü bir biçimde etkileyebilecek bir durum söz konusu iken, bizim halen müstakbel cumhurbaşkanının karısının türbanlı olup, olamayacağını tartışıyor olmamız hayli kaygılandırıcı bir durum. Hatta, yukarıdaki senaryoları ciddiye alacak olursak, Erdoğan’ın kendisinin köşke çıkması siyasal sistemimizin bekaası adına daha bile tercih edilebilir sanki.

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home