Yeni Söz

18.2.07

İklim Değişecek mi? Özgür Mumcu

Hitler, Pinochet ve Saddam Hüseyin’in kanlı birer diktatör olmaları dışında bir ortak noktaları daha var. Üçü de, yoksul ailelerin çocukları. İlk gençlikleri toplumda kendilerine bir yer edinmeye çalışmakla geçmiş. Hitler düşük rütbeli bir asker ve başarısız bir ressam, Pinochet on beş yaşında, okuldan disiplinsizlik yüzünden atılmış, askeri okula ancak üçüncü denemesinde girebilmiş bir hayli sıradan bir asker, Saddam Hüseyin Tikrit’ten çıkışı ancak orduya girmekten geçen, güçten düşmüş bir aşiretin üyesi. Toplumda egemen kesimlere karşı nefret ve adaletsizliğe karşı bir intikam duygusu da başka bir ortak özellikleri. Üçü de kendilerini iktidara getiren hareketlerin yamacında, çok da ciddiye alınmayarak başlamışlar kariyerlerine. Hitler, ağzı iyi laf yaptığı için Alman aşırı sağı tarafından devşirilmiş, birahanelerde kışkırtıcı konuşmalar yapan bir onbaşı eskisi. Pinochet, sonradan devireceği Allende tarafından Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na sadakati ve biraz da yeteneksizliği nedeniyle getirilen sıradan bir general. Hatta, ihtilalin örgütleyicileri arasında bile değil. Saddam ise Baas içindeki ağababalarını devire devire iktidara ulaşan genç bir subay. İhtimal, dönemin istihbarat raporlarında çok da üzerinde durulmayan adamlar.
Toplumun ezilen kesimlerinden çıkmış, düzenin sahiplerinden nefret eden bu adamların, düzenin en kuvvetli ve en ezici sahipleri haline gelmelerini ilginç bulmamak mümkün değil. Toplumsal kökenleri ve sistemden dışlanmaları neticesinde, toplumcu bir halk hareketinin önderi olması beklenen insanların, eli kanlı birer diktatöre dönüşmeleri incelenmeyi hak etmekte elbette. Hele, zengin bir ailenin iyi tahsilli çocuğu olan tıp doktoru Allende’yi, Latin Amerika’nın seçimle iş başına gelen ilk Marksist lideri, yoksul bir aileden gelen ve orduda bile çok ciddiye alınmayan Pinochet’yi faşist bir diktatör yapan mekanizmayı anlamaya çalışmakta yarar var.
Şilide bu mekanizma yine pek değişmiş sayılmaz. Ülkenin genç bir öğrenciyken Pinochet işkence tezgâhlarından payını alan, sosyalist başkanı Michelle Bachelet yine toplumun elit kesiminden geliyor. Hayat tarzına bakılınca, topluma uzak olmakla da suçlanabilir. Evlilik dışı çocukları var, çok Katolik bir toplumda agnostik olduğunu gönül rahatlığıyla açıklamaktan çekinmiyor. Buna rağmen, halkoyuyla başkan seçilebiliyor.
Az gelişmiş ülkelerde solu sosyo-ekonomik elitin sahiplenmesi yine Latin Amerika’da kırılmaya başladı gerçi. Chavez ve Morales örnekleri bunun müjdecisi belki de. Yazının başında bahsi geçen diktatörlere benzeyen geçmişe sahip bu iki siyasetçinin –kimi antidemokratik uygulamalarına şerh düşmek şartıyla- içlerinden çıktıkları kesimleri kucaklayan sol halk hareketlerinin önderliğini yapması, bir şeylerin değiştiğini gösteriyor olabilir. Bunda Latin Amerika sol hareketlerinin son on yıldır geliştirdiği gerçekten halka dayanan ve hükmedici olmayan yeni söylemin de rolü yadsınamaz. Sanırım bu mevzuda, herkes Marcos’a bir teşekkür borçlu. Başka bir dönemde, faşist diktatör olma profiline sahip insanları dönüştüren yeni bir solun ilk adımlarını Zapatist hareketle attığı için. Ancak, bu yeni Latin Amerika solunun da bir çok eksiği gediği bulunduğu ve bazen aşırı hayalcilikle malul olduğu da akıldan çıkartılmamalı.
Memleketimizdeki mekanizma nedir? Aybar’dan Ecevit’e, Erdal İnönü’den Deniz Baykal’a, hali vakti yerinde ailelerin tahsilli çocukları solda siyaset yaparken, Ispartalı çoban Sülü’nün, Malatyalı Turgut Özal’ın, Kasımpaşalı Tayip Erdoğan’ın sağda olduğu bir ülkenin çocuklarıyız. Bu ahval ve şerait içerisinde, ezilen kesimlerden toplumcu bir halk hareketi mi, kör bir nefret ve arkaik ahlak anlayışı içerisinde önüne geleni yıkan bir kara kalabalık mı yoksa bugüne kadar devam eden siyasi manzaranın mı çıkması daha muhtemeldir? Git gide, dini inancını ya da etnik kimliğini esas alarak örgütlenen bir toplum kaygı verici değil midir? İster cumhuriyetçi değerler, ister solcu ilkelerle bu süreçten rahatsız olanların yapabileceği bir şey var mı?
Chavez-Morales tarzı ezilenin içinden gelen ya da Michelle Bachelet tarzı solcu sosyo-ekonomik elitin ezileni, kendisini temsil edebileceğine ikna etmesine dayanan iki ayrı kanaldan yürüyor Latin Amerika’nın sol uyanışı. Elbette hiçbir modeli hele Türkiye gibi bir ülkede alıp da uygulamak mümkün değil. Ancak solda uyanış özlemi çekenlerin, Avrupa merkez sol partilerinden çok, koşulları memleketimize daha çok benzeyen Latin Amerika ülkelerine göz atmaları fena olmayabilir.
Yoksullarına dine, Türklüğe ya da Kürtlüğe sığınmak dışında bir yol bırakmayan bir düzen gün be gün oturmakta. Bu gidiş, çok da uzak olmayan vadede, Irak’taki seçim sonuçlarına benzer bir tabloyu getirebilir. Çağdaş bir demokrasinin seçim sonuçları, bireylerin kamu kaynaklarının kullanımı konusundaki farklı yaklaşımlarını yansıtır. Bizdeyse vaziyet, ilerideki seçimlerin ancak bireylerin dini ya da etnik kimliklerini yansıtmaktan ibaret olma ihtimaline doğru ilerlemekte. Yani bir yüzyıl sonra başka bir üç tarz-ı siyasete sıkışma riski var. İslamcılık, Türkçülük ve Kürtçülük. On sene sonraki seçimlerin İslamcı, Türkçü ve Kürtçü üç parti arasında bir orta oyununa dönüşmemesi için, kimliklerin üzerinde halkın dünyevi dertlerine çare olmayı hedefleyen, tabandan gelen toplumsal bir harekete ihtiyaç var. Yani iklim değişecek mi, Akdeniz olacak mı? Gülümseyebilecek miyiz? Yoksa o hüzünlü şiirdeki gibi, olmayacak bir duaya kırgın bir ümitle âmin mi demektir, buralara yazıp çizmek?

1 Comments:

At 25/2/07 02:11, Anonymous Adsız said...

Sevgili Ozgur Mumcu,

Yazinizda "Bizdeyse vaziyet, ilerideki seçimlerin ancak bireylerin dini ya da etnik kimliklerini yansıtmaktan ibaret olma ihtimaline doğru ilerlemekte. Yani bir yüzyıl sonra başka bir üç tarz-ı siyasete sıkışma riski var. İslamcılık, Türkçülük ve Kürtçülük. On sene sonraki seçimlerin İslamcı, Türkçü ve Kürtçü üç parti arasında bir orta oyununa dönüşmemesi için, kimliklerin üzerinde halkın dünyevi dertlerine çare olmayı hedefleyen, tabandan gelen toplumsal bir harekete ihtiyaç var”. diyorsunuz. Buna katilmamak mumkun degil. Ancak “tabandan gelen toplumsal hareket”in tanimini yaparken, tabani en derinden tanimlayan faktorlerden birisinin ulkelerin sosyo-demografik yapilarinin olduguna dikkat cekmek isterim. Giderek artan bir hizla, genc nufusun, bilhassa gelismekte olan ulkelerde, sayilarinin artmakta olduguna sahit oluyoruz. Bu yas grubundaki genel artisa paralel olarak “issiz, ve okula devam etmeyen”, basibos genc kesimdeki artis ozellikle Turkiye’nin de icinde bulundugu cografyada varligini hissettirmekte. Issizligin, dar gelirin, pazar ihtiyaclarina cevap veremeyen dusuk kalitedeki egitimin sonucu olarak yasanan bu surec, dogasi geregi toplumsal hayal kirikligi, ve ileri safhalarinda bireysel ofkeye donusebilmekte. Yasadiklari hayal kirikliginin sorumlusu olarak icinde yasadiklari sosyo-politik ortami, ve bunu takiben ihtiyaclarina cevap veremeyen devleti goren gencler, varliklarini tanimlamak ve alternatifsizligin ortasinda aidiyet yaratmak adina etnik koken ya da din bazli bir kimlik arayisi icerisine girmekte, veya bu politikalara alet olabilmekteler. Maalesef bu sureci sadece Turkiye’de degil, pek cok gelismekte olan ulkede gormekteyiz. 35 yas alti nufusun, genel nufusun yuzde 65’ine tekabul ettigi Turkiye’de de iktidari hedefleyen siyasetin bu kitleyi hedef almasi kacinilmazdir. Dolayisi ile İslamcılık, Türkçülük ve Kürtçülük esasina dayali politikalarin ilk hedefi de bu grubu manipule etmek olacaktir, ki bu su an icinde bulundugumuz ortamin cok otesinde ciddi toplumsal riskleri beraberinde getirecektir. Sizin tabirinizle, tabandan gelecek ve halkin dunyevi dertlerine care olacak hareketin bu gercegin farkinda olarak karsi fikirler gelistirebilmesi ve bu genc kitleye umut olabilmesi gerekmektedir.

Dip not: Hitler, Pinochet ve Saddam Huseyin ornekleriniz ilgiyle incelenmesi gereken bir parallelik. Diger yandan, bunun tam karsiti bir onegi 20. yuzyilin en kanli liderlerinden biri olan Pol Pot icin soylemek mumkun. Kambocyali lider, kirsal kesimde yasayan zengin bir ailenin, Pariste egitim gormus cocuguydu. Argumanlariniz cok ikna edici, ben de daha fazlasini arastirma istegi uyandirdi.

Selamlar,

Zeynep

 

Yorum Gönder

<< Home