Yeni Söz

25.2.07

Sansür Tartışmaları / Sinan Altunç

Son günlerde medya sektöründe yaşananlar ilgi çekici boyutlara ulaştı. Bir taraftan Radyo Televizyon Üst Kurulu’nun dolaylı etkisiyle Kurtlar Vadisi isimli dizinin yayımdan kaldırılması, öte yandan Kanaltürk ile ilgili mali denetim uygulamaları, medyada sansür tartışmalarını gündeme taşıdı.
Kurtlar Vadisi ile ilgili çok fazla yorum yapmak niyetinde değilim. Tek söyleyebileceğim, bu tür programların yayımlanıp yayımlanmaması ile ilgili olarak, basın özgürlüğü ile nefret ve düşmanlığı körüklemenin arasındaki ince çizginin iyi tespit edilmesi gerektiğidir. Tüm dünyada, özellikle ırk ayrımcılığı güden yayınlara sınır getirilmesi sıkça görülen bir uygulamadır. Dolayısıyla, değerlendirmenin bu çerçevede yapılması daha sağlıklı olacaktır kuşkusuz.
Kanaltürk ile ilgili olan meseleye gelince, her şeyden önce yaşananların Kurtlar Vadisi’nin yayımdan kaldırılması kadar yankı bulmamasınını, özellikle medyanın önemli bir kısmının olumlu ya da olumsuz herhangi bir yorum yapmaktan kaçınmasının endişe verici olduğunu düşünüyorum.
Basın özgürlüğü açısından sansürün asla kabul edilemez bir kavram olduğu bilinen bir gerçektir. Ancak, sansürün tam olarak ne anlama geldiğinin tespiti gereklidir. Sansür esasında, ileriye dönük bir işlemdir. Yayınların önceden sınırlanmasıdır. Halihazırda yayımlanmış bulunan yayınlara karşı sansür, kural olarak, mümkün değildir. Örneğin, bir gazete hakkında verilecek toplatma kararı sansür olarak nitelendirilmemektedir. Ancak, verilen toplatma kararı, aynı gazetenin ileride yapacağı veya yapması muhtemel yayınları önlemek amacını taşıyorsa, o zaman sansürden bahsetmek mümkün olacaktır.
Görüldüğü üzere, sansür çeşitli şekillerde uygulanabilmektedir. Öyle veya böyle, bir basın organının sindirilmesine çalışılması sansür olabilir. Kanaltürk meselesine de bu çerçevede bakmak gereklidir. En nihayetinde bir şirket olan kanalın hesaplarının incelenmesi normal olsa da; meslekte duayen konuma gelmiş, yaşı kemale ermiş, hasta yatağından canlı yayına katılan bazı çalışanlarının banka hesaplarının gün aşırı kontrole tabi tutulması, maliye müfettişlerinin Kanaltürk binsaında adeta üs kurmaları, yapılanlarda art niyet olduğu izlenimini vermektedir.
Daha önce de belirttiğim gibi, belki de en acıklı olanı, yapılanlara karşı medyanın üç maymunu oynamasıdır. Hükümetin özellikle medyaya karşı saldırgan tutumuna karşı dimdik ayakta durmak önemlidir. Başbakanın medya mensuplarını azarlaması, beğenmediği soruları soran gazetecileri aforoz etmesi, hatta ve hatta bazılarının ihanet içinde olduğunu iddia etmesi, günlük yaşantımızda sıkça karşılaştığımız meseleler haline geldi. Bunun yanı sıra, Hükümet yanlısı haber yapan dergiler, gazeteler ve televizyon kanallarının sayısının çoğalması, dördüncü kuvvetin kullanılış şekli açısından tedirginlik yaratmakta.
301. madde tartışmalarına kilitlenmiş kamuoyumuzun, ifade özgürlüğünün bu boyutu ile de ilgilenmesinin iyi olacağı kanaatindeyim.

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home