Yeni Söz

23.2.07

Yanılıyorsunuz Sayın Başbakan / Burak Cop

Sayın Başbakan,

Bu ülkede sizden ve partinizden nefret eden çok insan var. Kimi vatanı AB’ye, ABD’ye sattığınızı, Kıbrıs’ı peşkeş çektiğinizi düşünüyor, kimi ilk fırsatta eğrisini doğrusuna getirip T.C’yi Türkiye Ilımlı İslam Cumhuriyeti’ne çevireceğinizi savunuyor. Şüphesiz, zırvalıyorlar.

Ben sizden ve partinizden nefret etmeyenlerdenim. Bir süredir tornistan etseniz de, AB üyeliği yolunda attığınız demokratikleşme adımlarından çok memnunum. Tornistan etmenizin sebebi de belli, seçimler yaklaşırken milliyetçi demagoglar size oy kaybettirmesin istiyorsunuz ve zaten AB de üyeliğimiz konusunda hiç cesaretlendirici değil bir süredir. Milliyetçi değilsiniz, ki Türk siyasetçi zümresinde bu sizi epey nadide kılıyor bilesiniz. “Kurban olam ayına yıldızına” saçmalığını da kerhen, mecburiyetten, bir “politik manevra” olarak yaptığınızı seziyoruz. Bu yüzden kızmıyoruz. Ama “seçimlerde oy verebileceğin partileri sırala” deseler, ilk üçe girmezsiniz. Eh o kadar da olsun ama, değil mi…

Bu okşantılı girizgâhı yapmamın sebebi az sonra sizi eleştirecek olmam. Ama eleştirilerim iyi niyetli, yapıcı ve kabul buyurursanız “yol gösterici” olacak. Tabii sizin bu yazıyı okuma ihtimalinizin milyarda bir olduğunun da farkındayım. Ama eğrisi doğrusuna denk gelir de, danışmanlarınıza “zihnî gıda” sağlayan birileri okur belki diye, klavyeyi parmaklamaya devam ediyorum. Ümit fakirin ekmeği.

“YÖK’ten dertliyim”

Şöyle konuşmuşsunuz efendim: “Öyle bir YÖK anlayışı var ki bilime sınır getiriyor. Ben bundan dertliyim… Şimdi 10 ilde üniversite kuracağız, gönderdik, YÖK’te. Hâlâ yorumunu yapıp da gönderemedi. 10 tane il... Ne olacak? 81 ilimizde de üniversite olsun. Biz kaybetmeyiz, kazanırız. Efendim, ‘Öğretim üyesi yok’. Öğretim üyesini kim yetiştirecek, ben mi yetiştireceğim? Sen yetiştireceksin kardeşim. Ama insanların beyinlerini okumaya kalkarsan bu ülkede öğretim üyesi çıkmaz. Şu anda bu 10 il bekliyor. YÖK hala oyalıyor. Halbuki gönderse, biz bunu hemen parlamentodan çıkaracağız”.

Sevgi paylaştıkça çoğalır, ama…

Sayın Başbakan, “81 ilde de üniversite olsun” diyorsunuz. Bense buna, müsaade ederseniz “Allah korusun” diye karşılık vermek istiyorum. Sevgi paylaştıkça çoğalır. Ama “üniversite” sayısını arttırmakla maalesef bilim çoğalmıyor. Bilakis, azalıyor. Acılar ve dertler ise paylaşıldıkça azalır biliyorsunuz. Buna mukabil, Anadolu bozkırlarının orasına burasına abuk sabuk “üniversite”ler açmak inanın Türkiye’ye acı ve dertten başka bir şey getirmeyecektir.

Nasıl mı? Her yıl diplomalı işsizler ordusuna binlerce yeni nefer yetiştirecek bu “üniversiteler”den mezun olacak kurbanları düşünün. Ellerinde hiçbir işe yaramayan diplomalarıyla hayal kırıklığı yaşayacak gençleri. “Hiç okumamasından yeğdir” mi diyorsunuz? Ne malum? Böyle olacağını bilse belki hayatından bir 4 seneyi heba etmemeyi tercih edecekti o delikanlı. Taksi şoförü olmak belki daha cazip olacaktı onun için, hele ki dar gelirliyse. Ve unutmayınız ki her tabela üniversitesi tarikatlar ya da faşistler için “içine yuvalanılası” ocaklardır. İlk kategori sizi muhtemelen rahatsız etmeyecektir ama ikincisini sizin de mutlulukla karşılamayacağınızı tahmin ediyoruz.

Tüccar zihniyeti

Tamam, sizi de anlıyorum. Her yıl üniversite kapılarına yığılan ve çoğu yığılmış olmakla kalan, Slovenya nüfusu kadar bir kitle var. Siyasetçisiniz neticede, oya ihtiyacınız var. Hemşerilerinin “yav beyim, bizim şehre de bir ünüversite açıvirseniz ne eyi olur gaari” talepleriyle karşılaşan vekillerinizi de anlıyorum. Vatandaş “şehre gençler gelse de satışım artsa, lokantam dolsa, internet kafem coşsa, evimi kiralasam” diye düşünüyor -gerçi bekâra ev kiralamayı tercih etmez normalde, Allah muhafaza kız atar falan, ama durum sıkışıksa bunu da sineye çeker-. Özetle vatandaş tüccar gibi düşünüyor. Ama siz öyle düşünemezsiniz, düşünmemelisiniz.

Dünyanın önde gelen “en iyi 500 üniversite” listelerine Türkiye’den hiçbir okul giremiyor. Girdiği zaman da ya bir, ya iki tane giriyor. İlköğretimden yükseköğretime eğitim sisteminin ıslah edilmesi gereken cehennem kadar özelliği bulunuyorken, Anadolu’da kıytırık “üniversiteler” açmak bu ülke için lükstür. Dahası, mevcut seviyeyi de tutar aşağıya çeker. Ülkenin kalburüstü üniversitelerinin bile, öğrenci kalitesi açısından olmasa da, diğer tüm açılardan Batı’daki rakiplerinden geride kalmışlığı söz konusu. Özellikle de akademik kadrolar bağlamında.

Asistanlık mı, dilencilik mi?

YÖK’e kızıp akademyaya hitaben “öğretim üyesini ben mi yetiştireceğim, sen yetiştireceksin kardeşim” diyorsunuz. Kolay mı o kadar Sayın Başbakan? En basitinden, yardımcı doçent olmak için en az 3 senelik bir doktorayı tamamlamak lazım. Doçentlik, profesörlük yılların geçmesini gerektiriyor. Saksıda menekşe yetiştirmiyorsunuz ki…

Hele kaynakları bunca yetersizken nasıl bilim üretsin üniversiteler, nasıl adam yetiştirsin? Gelişmiş dünyadaki benzerlerinin mali olanaklarına sahip mi devlet üniversiteleri? Şu harcı ödemeye bile karşı çıkarak ezbere solculuk, popülizm yapan öğrenciler de cabası. Bugün Türkiye’de iyi çalışan bir dilenci şebekesinin mensubu bile ortalama bir asistandan, hatta öğretim üyesinden daha fazla para kazanıyor. Siz istediğiniz kadar YÖK’e çatın…

Yaz yaz bitmez Sayın Başbakan. Zor işler bunlar. Siz iyisi mi bir kez daha düşünün…

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home