Yeni Söz

24.9.07

Baskın Hoca bir yere koşmuyor/ Burak Cop



Sevgili Serhad Kara, Baskın Oran’ı eleştirdiği yazıyı kaleme alalı iki haftadan fazla oldu ama ben yoğunluktan daha yeni cevap yazabiliyorum. Bir de Serhad’ın yazısını biraz geç farkettim, onun da etkisi var. Neyse, mühim olan tarihe not düşmek…

Serhad çok sağlam bir kaynaktan duyduğuna göre ben de doğru kabul ediyorum. DTP ortak adaylar girişimi başlar başlamaz “İstanbul’daki iki bölge de benim” demiş ve Baskın Oran’a da Ankara’dan aday olmasını önermiş. Serhad yazısında bu dediğim dedikçi tavrı doğal karşıladığını ifade ediyor şu satırlarla: “Beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz İstanbul'da Ortak Aday girişimine dahil olan en güçlü parti DTP idi ve DTP'nin dışında kaldığı birleşik bir solun İstanbul'da başarı şansı yok denecek kadar azdı. Dolayısıyla bu talep gayet normal karşılanmalıydı”.

Ben ise aynı görüşte değilim. İstanbul’un her iki yakasındaki seçim sonuçları göstermiştir ki, DTP oyları bu partiye milletvekili kazandıracak sayının epey gerisindedir. Öyle olmasaydı Doğan Erbaş 45 bin değil, 75 bin oy alır ve meclise girerdi. Dolayısıyla ben “topun sahibi DTP’dir, o nasıl isterse takımlar öyle kurulur, maç öyle oynanır” gibi bir yaklaşımın haklı ve geçerli olabileceğini düşünmüyorum. Belki Doğan Erbaş’a ve onu ittirenlere göre öyleydi ama sandık yalan söylemez… Bunun yanı sıra Oran’a Ankara’yı önermek DTP’nin ne kadar hakkıysa, İstanbul’u istemek de Oran’ın o kadar hakkıdır görüşündeyim. Oran’ın adaylığını açıklayış biçimi eleştirilebilir ama burada da erkene alınmış seçim takviminin sıkıştırması rol oynadı, vakit sahiden de dardı, daha sıfırdan bir kampanya inşa edilecekti… Ve Ahmet İnsel, Osman Kavala, Gençay Gürsoy, Tarık Ziya Ekinci gibi birbirinden saygın aydınların desteğiyle, Baskın Oran bir basın toplantısıyla adaylığını açıkladı. Bu isimleri zikretmemin sebebi, Oran’ın adaylığını açıklamasının hiç de öyle aksi bir adamın kafasının dikine gidip bildiğini okuması biçiminde tezahür etmediğini göstermek. Ama tabii bu noktada da elitizm ve halktan kopukluk eleştirisi getirilebilir. Halbuki AKP, CHP, MHP, DTP, vs. halkla kucak kucağa belirler milletvekili adaylarını, öyle değil mi…

Öyle veya böyle, Serhad’ın da hatırlattığı gibi, neticede DTP Baskın Oran’ı destekleme kararı aldı. Fakat ardından, hem kendilerini hem de Hoca’yı yakan o talihsiz manevrayı yaptılar. Ben bundan ötürü DTP’yi eleştirmeyeceğim çünkü bu konuda özeleştiri yapma olgunluğunu gösterdiler. Yalnızca şunu söylemekle yetineceğim, çok sağlam bir kaynaktan (ister misiniz Serhad’ınkiyle benim kaynağım aynı kişiymiş mesela) duyduğuma göre Doğan Erbaş, Ahmet Türk’e rağmen, bir tür emrivakiyle aday olmuş. Ahmet Türk’ün partinin lideri olduğuna dikkati çekerim… Ya da bunları bir kenara bırakalım, neticede bir parti bir adayı önce destekleyeceğim diyor, sonra cayıyor. Olay bu kadar basit, bu kadar talihsizdir, eğer ahde vefa ilkesi sizin için birşey ifade ediyorsa. “Ama Baskın Oran Bin Umut Adayları toplantısına katılmadı” gibi bir gerekçeyi ise ben gerekçe olarak kabul edemiyorum.

Serhad Kara’nın “Doğan Erbaş’ın adaylığını açıklamasından sonra bu gariplik (iki aday sorunu- B.C) düzeltilebilirdi” yorumuna kesinlikle katılıyorum. Katılmadığım ise Serhad’ın, Oran’ın, kampanyası sırasında DTP’ye karşı olumsuz bir yaklaşım sergilediği tespiti. Bence tam tersi, Baskın Oran, dili ince kemikli bir insan da olmasına rağmen, kampanyası boyunca DTP’ye yönelik centilmence bir tavır sergiledi. DTP’ye en ufak bir eleştiri dahi yöneltmedi. “O konuda” hiç ağzını açmadı.

DTP’nin özeleştirisine gönderdiği kutlama mesajında “aferin, bir daha yapma emi yavrum” minvâlli, “hocaca” bir ifade olabilir Baskın Oran’ın. Biraz öyle bir kişiliğe sahip olduğu yer yer hissediliyor. Tabii bir tür meslekî deformasyondan söz etmek de olası. Ayrıca (muhtemelen Serhad da bana katılacaktır) “gölge kabine” projesini yapılabilir bulmuyorum. Öte yandan Serhad, Hoca’nın “bizim hareketimiz” ifadesini de eleştiriyor. Halbuki Baskın Oran kampanyasında yan yana yürüyen, slogan atan insanların arasında yer alıp, “bizim” olan yepyeni bir hareketin heyecanını duymamak mümkün değildi…

1 Comments:

At 24/9/07 19:46, Anonymous Adsız said...

Sevgili Burak Cop’a eleştirisi için teşekkür ediyorum. Birkaç nokta var, iyi ifade edemediğim ve katılamadığım, müsaadenizle bilginize sunmak istiyorum.

a- Baskın Hoca’ya DTP’nin Ankara’yı önerdiği şeklinde bir ifade yazımda yok. Hakikat de bu değil. Bütün partileri, fraksiyonları ve adayları bir noktada buluşturmak, mümkün olan en geniş ortaklaşmayı sağlamaya çalışan Ortak Aday Girişimi’ni yürütenlerin önerisidir bu. Baskın Hoca bu öneriyi dikkate almamıştır ve daha mutabakata varılmadan adaylığını açıklamıştır. Ve tekrar altını çiziyorum, “Hocam rica ediyorum iki gün bekleyin” diyenleri
-herhangi bir parti üyesi olmayan, tek hedefi geniş katılımla, güçlü bir şekilde seçimlere girmek olan- Ortak Aday yaratıcılarını dinlememiş, bir de azarlamıştır.
b- Siyaseti, hocalık yapar gibi yapamazsınız!
c- Topun sahibi DTP değildir elbette ama sahanın yarısından fazlası onlarındır. Biz hepimiz bir araya gelsek bir DTP edemiyoruz. Dolayısıyla DTP’nin İstanbul’da iki bölgeyi talep etmesi bence ahlaksız bir teklif değildir.
d- İki gün bekleyip, tam uzlaşma sağlanarak –ki öngörü DTP’nin ikna olacağı yönünde- DTP’nin oylarını da cebine koymak mı daha doğru, yoksa tam mutabakata varılmadan iki gün önce seçim kampanyasına başlamış olmak mı? Seçim sonuçları bu sorunun yanıtını acı bir şekilde vermiştir maalesef.
e- “DTP cayıyor olay bu kadar basit” ifadesine Burak beni bağışlasın katılamıyorum. Serhad, Burak ve Ulaş birlikte gezerken bir kız görüyoruz. Ben diyorum ki “bu kız benim dokunanı yakarım.” Kız Burak ile çıkıyor, ben Burak’ı hain ilan ediyorum. İlk ben gördüm ya da ilk adaylığı ben koydum ne demek? Biz Burak ile bir ortaklığa gidiyoruz, Burak benden on kat daha fazla sermaye koyuyor. Ben ne söylersem yapıyor, bir dediğimi iki etmiyor. Üstelik bir de Burak ile yan yana gelmek istemiyorum, birlikte görünmekten haz etmiyorum. Burak da ortaklıktan cayıyorsa benim hiç mi kabahatim yok? Olay bu kadar basit mi? Bütün bunlar gereksiz tartışmalar farkındayım. Sadece şunu söylemek istedim; ortaklaşmanın sağlanamamasında Baskın Hoca da hatalıydı. Doğan Erbaş adaylığını açıkladıktan sonra da bu sorun çözülebilirdi. Ama Baskın Hoca hiçbir girişimde bulunmadı. Göz göre göre, bile bile kaybettik.
f- Baskın Hoca’nın kampanyası sırasında DTP’ye karşı olumsuz bir yaklaşım sergilediği şeklinde bir tespitim kesinlikle yok. Sevgili Burak, kendi yazımı üç kere tekrar okudum, bu tespite nereden vardım gerçekten anlayamadım.
g- Yazıda “Kafasının dikine gidip, bildiğini okuyan aksi bir adam değil” ifadesinin ardından, “dili ince kemikli bir insan” ve “DTP’nin özeleştirisine gönderdiği kutlama mesajında aferin bir daha yapma emi yavrum minvalli hocaca bir ifade olabilir Baskın Oran’ın. Biraz öyle bir kişiliğe sahip olduğu yer yer hissediliyor. Tabii bir tür mesleki deformasyondan söz etmek de olası.” ifadeleri yer alıyor. Bir çelişki var mı Sevgili Burak’ın takdirine bırakıyorum.
h- Kampanya sürecinde Sevgili Burak’ın yaşadığı heyecanı aynen ben de yaşadım. Eleştirdiğim husus bu hareketin itici gücü salt ne Baskın Oran’dır ne de Ufuk Uras. Serhad’ı, Burak’ı, Ayşe’yi, Fatma’yı, Aşvan’ı bir araya getiren ortaklaşmadır itici güç. Baskın Hoca nereye koşuyor? Ortaklaşmaya mı? Ayrışmaya mı?

 

Yorum Gönder

<< Home