Yeni Söz

5.9.07

Baskın Hoca nereye koşuyor?/ Serhad Kara

Bizim meslekte hatırı sayılır bir yeri olan Kanadalı meslektaşımın bana verdiği öğütlerden biri şuydu: "Özellikle yaşı ilerlemiş, profesör, hakim gibi yaptığı iş gereği çevresindekilere hükmetmeye alışmış insanlar iş yapması en zor olanlardır. Elbette ki onlarla görüşmelisin, çalışma sistemini, planını anlatmalısın ama senin işini sana öğretmeye ya da kendi bildiğini ısrarla kabul ettirmeye çalışıyorsa -ki buna yatkındırlar- ikna etme çabası içine girme, boşa zaman harcama, derhal toplantıyı bitir ve oradan kaç."

DTP, 10 Ağustos'ta özeleştiri yaptığı PM Toplantısı'nın sonuç bildirgesini kamouyuna duyurdu. Daha çok "özkendiniyerdenyerevurma" denilebilecek bu bildirgeyi DTP'nin selameti ve sol partilere örnek olması açısından önemsiyorum. Bu yazı; bildirgeyi enine boyuna değerlendirmeye değil, İstanbul 2. Bölge'de yaşanan sorun, DTP özeleştiri metni, Baskın Oran'ın özeleştiri için DTP'ye gönderdiği kutlama mektubu ekseninde, Baskın Hoca'nın nereye koştuğu sorusunun yanıtını aramaya adanmıştır.
Önce 2. Bölge sorunu nasıl çıktı buna bir bakalım. Çok sağlam bir kaynaktan aldığım bilgiye göre, DTP daha Ortak Aday görüşmeleri başlar başlamaz çok net bir biçimde tavrını ortaya koyuyor ve "İstanbul'da iki bölge benim" diyor. Beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz İstanbul'da Ortak Aday girişimine dahil olan en güçlü parti DTP idi ve DTP'nin dışında kaldığı birleşik bir solun İstanbul'da başarı şansı yok denecek kadar azdı. Dolayısıyla bu talep gayet normal karşılanmalıydı. Baskın Hoca'ya da teklif yapılıyor, kabul görülüyor ve O'nun için düşünülen il Ankara. Ancak Baskın Hoca İstanbul 2. Bölge'yi istiyor, diretiyor ve daha konsensus sağlanmadan, mutabakata varılmadan, tüm ertele çağrılara rağmen İstanbul 2. Bölge adaylığını açıklıyor. Aynı gün herhangi bir spekülasyona mahal vermeyecek şekilde DTP geri adım atıyor ve Baskın Hoca'yı destekleyecekleri açıklamasını yapıyor. Tam tarihini hatırlayamamakla birlikte bir ya da iki gün sonra Baskın Hoca, Bin Umut Adayları basın açıklamasına gitmiyor ve "ben Bin Umut Adayı değilim" diyor. Zaten kaynayan DTP teşkilatları iyice zıvanadan çıkıyor ve iki adaylı bu garip durumla karşı karşıya kalıyoruz.
Son aylarda üç, dört defa karşılaştığım bir yaklaşım inanılmaz sinirlerimi bozuyor. Belki de ayrıntılara çok dikkat ediyorum. Bir etkinlikteyiz, ya da bir davette önemli değil, üçüncü bir kişi, bir bayanla tanıştırılıyorum. Samimiyetle, dostça elimi uzatıyorum, karşımdaki beş parmağını sıkıca yapıştırmış, elini de iyicene büzüştürmüş, el sıkışmıyor, parmaklarını değdiriyor sadece. Biraz önce sokaktan çöp toplamış gibi bir halim yok! Acaba bu "bana fazla yaklaşma" demek mi? Yahu ne yaklaşması, el sıkışıyoruz! Kim el sıkışarak hamile kalmış! Daha ilk temasta samimiyetle el sıkışmaktan imtina ediyorsan tanışma, uzak dur! Baskın Hoca da elini büzüştürerek, isteksiz, güvensiz, samimiyetten uzak bir şekilde sıktı DTP'nin elini. DTP'nin bu girişimin içinde, bir parçası olduğu biliniyor. Onlarla birlikte görünmek, aynı fotoğraf karesinin içinde yer almak istemiyorsan bu projede yer almazsın olur biter. Ama yok "ben de varım" diyorsan, -hele ki böyle bir ortaklıkta- daha sıkı sıkmalısın ortağının elini. Problem budur, Baskın Hoca ne yapacağını şaşırmıştır. Bir yandan "ben Bin Umut Adayı değilim" diyen Hoca, seçim gecesi NTV'de şunu söylüyor: "Biz çok söyledik, bu bölge iki adayı kaldırmaz dedik. Kendi yandaşlarımızın ezberini bozamadığımız için kaybettik." Hem ben onlardan değilim, hem onlar benim yandaşım??? Sizin yanınızda görünmek istemiyorum ama oylarınızı, desteğinizi istiyorum??? Ee, Sayın Hocam; bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?
Doğan Erbaş'ın adaylığını açıklamasından sonra da bu gariplik düzeltilebilirdi. Bırakınız böyle bir girişimde bulunmayı inanılmaz bir aldırmaz tavrı gösterdi Hoca. Baş aşağı gidiyorduk, iki adayla başarı şansı yoktu. Ama Baskın Hoca'nın ötekine doğru adım atmama, elini uzatmama, inadından vazgeçmeme gibi ezberlerini bozmaya da niyeti yoktu. Ve göz göre göre baş aşağı yuvarlandık uçurumdan.
DTP bu erdemli özeleştiri metninde İstanbul 2. Bölge'deki kayba da yer ayırmış. Bakın ne diyor metinde; "Biz aydın ve demokratlarla ilişkiyi geçici bir seçim ilişkisi olarak görmüyoruz ve bundan sonraki sürecin karşılıklı özeleştirimizle ele alınması gerektiğine inanıyoruz. İki aday gösterilmesi hatası hepimize kaybettirdiği için kendi açımızdan özeleştiriyi zorunlu kılmıştır." DTP sadece özeleştiri yapmakla kalmıyor aynı zamanda işbirliğine devam çağrısını kuvvetlendirerek elini uzatıyor.
Baskın Hoca, DTP'ye yazdığı mektupta bildirgeyi alkışladığını, erdemli bulduğunu söylüyor. Ancak kendi özeleştirisini yapmıyor. Yani yine ezber bozmuyor. "...DTP'nin bundan sonra bu türden olaylara sahne olmayacağı umudumu dillendirmek istiyorum." Mektuptan edindiğim hava, nasıl söyleyeyim bir hoca-öğrenci diyaloğunu hissettiriyor bana. "Hatanın farkına vardım mı çocuğum, aferin, bir daha yapma emi yavrum" der gibi...
Şimdi gelelim asıl meseleye. Ortak Aday girişiminin hedefi, solda oluşturulabilecek bir ortaklıkla Meclis'e tünel kazmak ve bu en yüksek kürsüden sosyalizmin sesini kırk yıl sonra yeniden haykırmaktı. Girişim başarılı olabilirse bu hareketi devam ettirmek, birleşik bir solu yaratarak üçüncü cepheyi açmaktı. Baskın Hoca; aday-bölge belirleme sürecinde sekter tutumu, ortaklaşmaktan kaçınması, bu süreci iyi yönetememesi, uyarmaya, bu baş aşağı gidişe engel olmaya çalışanlara kulak tıkaması hatta azarlaması, halktan kopuk seçim kampanyası ile başarısız olmuştur. Ancak seçim kaybedilmiş olsa da bu yeni bir kazanca çevrilebilirdi. Baskın Hoca hatalarından ders alıp, ezber bozup, yeni bir birlikteliğin, birleşik solun mimarlarından olabilirdi. Kendisinden beklenen buydu ama yine beklenen olmadı. Gölge kabine kurmaktan, "bağımsız bağımsız" yola devam etmekten bahsetmeye başladı. Söylemleri, destekçilerini arkasına alıp kendi başına hareket edeceği izlenimi yarattı. Bakın Baskın Hoca DTP'ye yönelik mektubunu nasıl bitirmiş: "Bunun için hepimiz adına teşekkür ediyorum ve bizim hareketimizin ve Türkiye'nin sevgi ve saygısını kazanacağına olan inancımı belirtmek istiyorum." (Teşkilatlarını yerden yere vuran ama en azından hemen hemen her ilde teşkilatları olan, yüzde 4-5'lik oy potansiyeline rağmen özeleştiri yapan DTP'liler, ezber bozmaya yanaşmayan, eti budu belli Baskın Hoca hareketinin sevgi ve saygısını kazandıkları, Hoca'dan geçer not aldıkları için mutluluktan havalara uçuyorlardır eminim. "Bizim hareketimiz"in ne olduğu, kimlerden oluştuğu, seçim kampanyası ayrı bir yazıyı hak ediyor, bu konuya şimdilik girmiyorum.)
Baskın Hoca'nın yanlışlar silsilesinin devamı bir parti kurmak olur ki hiç şaşırmam. Ben şahsen 101. partiyi kurmaması için ikna çabasına girmem, boşa zaman harcamam, derhal kaçarım.

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home