Radikal Reform Önerisi / Özgür Mumcu
Türk demokrasisinin sürekli bir buhran halinde yaşadığı malum. Serbest piyasa ekonomisine ve küreselleşmeye de devlet olarak tüm çabalarımıza rağmen tam anlamıyla dahil olamadığımız da ortada. Vaziyet bu istikametteyken, tez elden radikal bir reform hareketinin vakti geldi de geçiyor.
Bir yandan siyasi partiler, lider sultası sebebiyle halkla yeterince bütünleşemezken, öte yandan katı devletçi gelenek ,küreselleşme ve serbest piyasaya direnmeye devam ediyor. Bu iki sorunu tek hamlede çözebilecek bir formül aslında gözümüzün önünde.
Malatyaspor’u anonim şirket olmaya Turgut Özal teşvik etmişti. Malatyaspor’un açtığı o kapıdan geçen büyük klüplerimiz hem şirketleştiler hem de borsaya girdiler. Netice olarak da Türkiye’nin sportif başarısında kayda değer bir artış yaşandı. Benzer bir yöntemin siyasi partiler için de benimsenmemesi için hiç bir sebep yok. Gerçek anlamda şeffaflığın tesisinin, serbest piyasa ekonomisinin işletilmesinin ve aşırı akımların törpülenmesinin tek yolu budur.
Borsaya kote olan partiler, spor klüpleri örneğindeki gibi her türlü faaliyetlerinden kamuoyunu bilgilendirmek yükümlülüğünde olacaktır. İsabetli futbolcu transferi nasıl spor klübünün borsa değerini arttırıyorsa aynı ilke siyasetçi transferi için de geçerli olabilir. Hatta önceden belirli bir transfer dönemi de öngörülebilir. Siyasi başarının, partinin değerinin arttırmasının da, şefaf ve rekabetçi bir siyasi anlayışın yerleşmesine getireceği katkılar göz ardı edilmemeli.
Partilerin, belediye başkanlıklardan elde ettikleri gelirleri halka temettü olarak dağıtmaları ana kural olmalıdır. İktidar partisinin haksız rekabete yol açmamak için, vergi ve özelleştirme gelirlerini bir havuzda toplaması kurala bağlanmalıdır. Bu havuzdan her parti oy oranına göre bir pay almalı ve halka dağıtmalıdır. Bu gelirlerle gerçekleştirilecek kamu hizmeti kamusallıktan çıkarılması ve hizmetin özel şirketler eliyle yürütülmesi reformun başka bir saçayağıdır. Yani siyasi partilerin hisse senetlerinden kar elde eden vatandaşlar, almak istedikleri hizmetleri bedeli karşılığı elde etmelidir. Aynı zamanda da bu hizmetleri verecek özel şirketlerin hisselerini almak suretiyle, hizmet sunumu üzerinde söz hakkına da sahip olabileceklerdir.
Bu işleyişle vatandaşa en çok kar dağıtan, en iyi işletilen partinin de seçimlerde zafer kazanması muhtemedir. Hatta ileri bir safhada, seçimler de kalkabilir ve borsa değerine göre iktidar el değiştirebilir. Doğrudan demokrasinin daha iyi bir tarifi olabilir mi?
Önerilen bu reformla, siyasi partiler de ideolojik saplantılarını bırakmak zorunda kalacaktır. Amaç her görüşten vatandaşa hisse senedi satmak, başarının ana ölçütü de hisse senetlerinin değerlerini arttırmak olmalı.
Zamanla lider sultasının kırılacağını, partilerin başına işlerinde uzman CEO’ların geleceğini de tahmin etmek mümkün.
Yabancı sermaye de teşvik edilmeli, yabancı siyasi partilerin belirli bir yüzdeyi aşmamak kaydıyla, partilerimizden hisse senedi almasının yöntemleri düşünülmelidir.
Siyasi partilerimizin şöhret sahibi yabancı siysetçileri transfer etmesi imkanının açılması da arzu edilir.
Anahatları bu olan bir reform hayata geçirilirse, anayasa, türban, cumhurbaşkanı konuları sorun olmaktan çıkacaktır. Cumhurbaşkanlığı da anlamını yitireceğinden, Türkiye’nin futboldan sonra makus talihini yendiği başka bir alan Eurovizyon yarışmasının Türk finalisti bir yıllığına cumhurbaşkanlığı yapabilir.
İlgililere bu fikirleri iletmeyi en doğal vatandaşlık ödevimiz biliriz.
(Yeni tasarımı ve daha az havai yazılarıyla, yenisoz.net yakında yayında)
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home