Rektörlerin İşi / Sinan Altunç
Başbakanın rektörlere hitaben sarf ettiği sözlerin üstünde ayrıca durulması, kısa da olsa bir tahlile tâbi tutulması gerektiğine inanıyorum. Bilindiği üzere, Hükümet ile üniversiteler arasında devam eden bir çatışma var. Dikkat edilirse, Başbakan süregelen bu çatışmada devamlı üniversitelerin kendi işlerine bakmaları gerektiğine dair sözler söylüyor. Bu en son ifadesi de bunun bir örneği.
Kısaca hatırlamak gerekirse, Rektörler Komitesi, Anayasa Tasarısı’nın değerlendirildiği toplantıdan sonra, Anayasa çalışmalarına referanduma kadar ara verilmesi gerektiğini belirten bir açıklama yapmış, bunun üzerine de Başbakan, “rektörler kendi işlerine baksın” minvalinde bir beyanatta bulunmuştu.
Şimdilik bu şekilde neticelenen bu tartışmayı, mevcut ve olası sonuçlarıyla birlikte değerlendirmek niyetindeyim.
Ülkemizde son dönemlerde güçlenen anlayışa göre, üniversitelerin meslek eğitimi veren kurumlar olarak görüldüğü bir vakıa. Özellikle, YÖK düzeninin neticesi olarak, üniversitelerin bilimsel, idari ve mali özerkliklerine son verilmesi, bunun nedeni olarak gösterilebilir. Uzun vadede topluma yarar sağlayacak bilimsel çalışmalar yapmaktan ziyade, günü kurtarma adına en büyük amacı mezunlarının iş bulması için uğraşan kurumlar haline geldi (veya getirildi) üniversiteler. Hal böyleyken, Başbakan’ın yaptığı açıklama da buna tuz biber ekti.
Üniversitelere yönelik bu bakış açısı Başbakan tarafından da paylaşılıyor olmalı ki, bilim üretilen kurumların başında bulunan kişilerin, ülke meseleleri hakkında söz söylemesini Başbakan kabul edemiyor. Zira, kendi fikrine göre, bu kişilerin işi, başlarında bulundukları kurumlarda okuyan öğrencileri ileride meslek sahibi yapmaları. Bunun dışında memleketin onlardan bir şey beklemediğini düşünüyor sanırım.
E koskoca başbakan böyle düşününce, “biricik” çocuklarını üniversiteye gönderen ebeveynlerin beklentisinin de bu yönde olması doğal tabi. Bu beklenti sadece ebeveynlerle de sınırlı kalmıyor, çocuklara da sirayet ediyor haliyle. Girmek istedikleri üniversiteyi seçerken, yayımlanan bilimsel çalışmalardan ziyade, mezunlarının iş bulma oranına dikkat etmeleri vs. bunun neticesi olarak ortaya çıkıyor. Öğrencilikleri sırasında da memleket meseleleri üzerinde asgari ölçüde kafa yorarak, “kazasız belasız” mezun olmaya bakıyorlar.Bakış açısı bu şekilde olunca, eğitim ile ilgili tartışmalarda, meselenin neden türban takmak özgürlüğüne takılıp kaldığı da anlaşılıyor. Zira, hükümetin eğitim hakkından anladığı, araştıran ve sorgulayan insanlar yetiştirmekten ziyade, özgürlük kavramını olabildiğince yüzeysel yorumlayarak, kendi siyasi anlayışı çerçevesinde nesilleri yaratmak kanımca. Nitekim, sıkıştığı yerde ulemadan görüş isteyen anlayıştan farklı bir davranış beklemek ne derece anlamlı, onu da sizlerin takdirine bırakıyorum.
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home