Bir hegemonya alanı olarak Tıp- Ulas Bayraktar
Hegemonya dediğimizde genelde siyasi alandaki egemen ideolojiyi ve bunun farklı sosyal ve kültürel araçlarla nasıl tekrar tekrar üretildiğini düşünürüz. Oysa hegemonya geniş anlamda iktidarın otoriter müdahaleler gerektirmeden kurgulanabildiği her alanda söz konusu olabilir. Dolayısıyla Foucault’nun iktidar her yerdedir tespitinden hareket ederek, iktidara gönüllü boyun eğdiğimiz her yerde, hegemonya karşımıza çıkacaktır.
Şimdi damdan düşer gibi bu hegemonya konusuna girmemin sebebi aslında son birkaç gündür yaşadığım bir takım kişisel/ailesel tecrübelerden dolayı tıbbın gitgide tehlikeli bir hegemonya odağına dönüşüyor olduğunu düşünmem. Doğum gibi aslında belki de insanlığın en eski ve en doğal tıbbi konularından birinin bile nasıl farklı araçsallaştırmalara alet olabileceğine tanık olmak canımı son derece yaktı ; tüm mevzu bu aslında.
Siz de bilirsiniz, eğer tıbbi bir formasyonunuz yoksa, doktorlarınızın ulaştığı sonuçlara ve önerdiği tedavi yollarına herhangi bir itiraz şansınız yoktur. Tüm o fizyolojik ve biyolojik detayların karmaşıklığına vakıf olmamız sonuçta pek de mümkün olmaz. Denileni yapmaktan başka çaremiz yoktur ; ilacı alıp, ameliyatımızı olup iyileşmeyi bekleriz. Dolayısıyla, normal koşullar altında doktorunuzun bize yönelik kararını herhangi bir şekilde sorgulama şansımız yoktur ; sadece boyun eğer ve bekleriz. Başka bir deyişle, doktorlarla olan ilişkilere bir iktidar ilişkisi süzgecinden bakacak olursak, onun sizin üzerinizde kuşku götürmez bir hegemonyası olduğunu rahatlıkla görebiliriz. Neticede söz konusu olan sağlığımızdır ve doktor ne yapıyorsa, ne istiyorsa iyiliğimiz için istiyordur. Peki ya öyle değilse ve bize biçilen tedavinin arkaplanında sağlığınızın ötesinde bir takım başka değişkenler varsa…
Gelin ortalama bir doktor düşünelim. Yıllar önce uzmanlığını yapmış ve eğer üniversite bünyesinde değilse alanındaki yenilikleri takip edebilecek ne zamanı, ne de imkanı olan bir doktor... Bu doktorun tıptaki gelişmeleri izlemesi ancak kullanılacak teşhis ve tedavi araçları üzerinden olacaktır. Dolayısıyla, tıbbi uygulamaların bireysel bazda izlenmesinin temelde iki ekonomik sektör üzerinden olduğunu kabul etmeliyiz : farmakoloji ve biyomedikal. Tüm ekonomik sektörlerde olduğu gibi bu alanlardaki asıl amaçta daha fazla ürün satmak, daha fazla kar elde etmektir. Buradan bakılınca bize reçete edilen ilaçların arkasında, bizim sağlığımızdan başka faktörlerin de olabileceğini düşünmeye başlayabiliriz.
Örneğin bir keresinde, uzun zamandır ilaç sanayinde mesai harcayan bir arkadaşım Çapa-Cerrahpaşa-Haseki alanında (ki daha yoğun bir hastane bölgesi var mıdır bilemiyorum) hangi doktorun, şirketinin ilaçlarını ne sıklıkla yazdıklarını takip edebildiklerini ve takip sonuçlarına göre gerekli doktorlarla nasıl yakından ilgilendiklerini hiç gizlemeden anlatmıştı. Bu ifademden doktorların çoğunun kişisel menfaat uğruna hastaların sağlıklarını tehlikeye attıklarını iddia ettiğim sanılmasın. Vurgulamaya çalıştığım temel bilgilendirme ve kendini geliştirme yolları bazı ekonomik sektörlerin etkinliklerine kalmış faaliyet kollarının rahatlıkla manipule edilebileceğidir.
Dahası sağlık alanındaki özelleştirmeler söz konusu tehlikeyi daha da vahim kılmakta. Artık söz konusu olan sadece bir takım ilaç firmalarının doktorları yönlendirmesi değil, doğrudan hastane patronlarının çıkarları uğruna bizim gereksiz teşhis ve tedavi uygulamalarına maruz kalmamızdır. Birçoğumuzun bildiği gibi özel sağlık kurumları için esas kazanç kapısını yapılan tahlil ve tekkikler ile ameliyatlar oluşturmakta. Hal bu olunca da, bize sağlığımız adına yapıldığı iddia edilen teşhis ve tedavi tekniklerine karşı daha şüpheci olmak için birçok sebebimiz var.
Örneğin, Fransa’da sezeryanla doğum hamilelik sürecinde ortaya çıkan önemli bir sorun olmadığı şartlarda, anne ve baba istese bile gündeme gelebilecek bir tıbbi yöntem değilken, Türkiye’de bu yöntemden kaçabilmek için gerçek bir mücadele vermek gerekiyor. Dolayısıyla, ancak başka bir doktorun tekzibiyle karşı çıkılabilecek argümanlarla size sezeryan öneren doktorunuzun sadece sağlığınızla ilgilendiğini düşünecek kadar masum olamıyorsunuz. Başka faktörler olduğu halde, biz sadece doktorumuzun bizim iyiliğimizi düşündüğüne inanmışsak da, bunun adı hegemonyadan başka bir şey değildir.
Sadece bu hegemonyanın varlığı bile sağlığın özel sektöre bırakılamayacak kadar hassas bir sosyal alan olduğunu savunmak için yeter. Buradan hareketle AKP hükümetinin iktidarda bulunduğu dönemde sağlığın özelleştirilmesi yönünde attığı adımlara şiddetle karşı çıkma gereği ortadadır. Ama gelin görün ki, biz hala şunun türbanı, bunun imam hatibi, şunun lafı, bunun hareketini tartışıyoruz. Bir takım tehlikelere aşırı farkındalık yaratalım derken, gerçek tehlikeye bakmıyoruz bile. Bu da başka bir hegemonya türü ya neyse, o da sonraya artık.
2 Comments:
güzel yazı adamım...
burak cop
Bir doktor olarak yazını okuduğumda haklı yanlarının genellikle özel sektörle ilgili olduğunu görmekteyim. Ancak bahsedilen devlet hastanesi sitemi içinde aynı anamaddeyi kullanan ilaçlar arasında seçim yapmak için çalışan reprezantlarla olan ilişkiler hastanın sağlığını tehlikye atmaktan uzaktır. Eğer bir doktor size özel sistemde bir operasyon ya da tedavi önerdiyse bunu bir de devlet hastanesi doktoruna danışın eğer aynı görüşte ise ameliyat ya da tedavinizi olun ki bunu yapan hastalarım olmuştur ve hiçkötü bir teknikte değildir. Ayrıca kendi hastane ve kendi kliniğim adına konuşacak olursan bu yıl için artık ameliyat randevusu veremiyecek durumdayız ki anlaşmalı özel hastane fikri bu noktada güzel ama anlamadığım bu çok karlı bir iş iken devlet neden kendi hastanelerinin sayısını arttırmıyor? Biliyor ki özelden kazık yiyecek....GErçi bu noktada devlet hastanesinde yapılan ihaleler de sadece birileri bu işten nasiplendin diye yapılmakta ama bu konuya hiç girmeyelim sadece bir örnek verelim. Ameliyat malzemesi alım ihalesi...Devlet kendi eliyle direk fabrikadan hastane tarafından ortak seçilecek markadaki ürünü alabilme yetkisine sahipken ihale yapıyor. İhale ile malzeme zaten %50 daha pahalıya geliyor ayrıca da kalite problemi yaşanıyor çünkü en ucuzu alınıyor. vs vs... çok şey var ....Dr.TG
Yorum Gönder
<< Home