Kaptan Kirk Öldü! Yaşasın Kaptan Vladimir / Mehmet Kancı
27 Mayıs’ın darbe mi yoksa ihtilal mi olduğunun hala tartışıldığı ülkemizde, Adnan Menderes’in devrilmesine gerekçe olarak ABD’den bulamadığı mali desteği Rusya’da araması gösterilir. Bu tezi ortaya atanlar, Washington’un gönderdiği paraların hortumlanmasına “Yeter artık” dediğini , Menderes’e yolsuzluklar nedeniyle maddi kaynak sağlanmadığını görmek istemezler, ve onu Rusya’ya yönelen Üçüncü dünya lideri imajıyla pazarlamaya çalışırlar. Neyse biz konumuza dönelim, Bağdat Paktı’nın mimarlarından Menderes Rusya’da maddi destek aradığı için devrildiyse, geçtimiz günlerde “hala sıra dışı haberler vermekte ısrar eden” Cumhuriyet gazetesindeki haber eğer doğruysa, Washington yönetiminin AKP’nin yönetimindeki Türkiye’ye de İran misali bir nükleer saldırı düzenlemesi söz konusu olmalı. Önce bakalım gözlerden kaçan ve ülkemiz kamuoyunu pek de ilgilendirmeyen Bahadır Selim Dilek imzasıyla Ankara kaynaklı olarak hazırlanan bu haber neymiş:
“Türkiye ile Rusya Federasyonu arasında uzay çalışmaları konusunda işbirliğine gidilmesi yönünde çalışma başlatıldığı ortaya çıktı. İki ülke arasında son dönemde hızla gelişen ekonomik ve siyasi ilişkilerin yanında, uzay çalışmaları da mayıs ayında yapılan anlaşmayla işbirliği kapsamına alındı. Korgeneral düzeyindeki yetkililerin imzaladığı bu anlaşmanın 2004 yılında Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Putin’in Ankara’ya yaptığı ziyaret sırasında imzalanan anlaşmaların devamı niteliğinde olduğu belirtildi. Varılan mutabakatla çalışmaların gizli olarak yürütülmesi kararlaştırıldı. Anlaşmanın, iki ülke arasında uzay çalışmaları konusunda işbirliğinin yanı sıra Rus askeri araçlarının Türkiye’de üretimini de kapsadığı öğrenildi. Rusya ile yapılan işbirliği bağlamında Türk pilotun, Rus aracıyla uzaya gitmesi söz konusu olabilecek. Aynı şekilde, ortak bir uydu fırlatılması da gündeme gelebilecek. Rus uzmanlar, “Uzay konusunda gelecekte tüm dünyayı şaşırtıp hayran bırakacak bir işbirliğine gidiyoruz” değerlendirmesini yaptı.”
Efendim 14 Haziran Çarşamba günü verilen bu habere herhangi bir yalanlama gelmediğine göre, bendenizin bu yazıyı yazdığı saatlerde, söz konusu satırların içerdiği bilgileri doğru olarak kabul etmekteyiz. Ben öncelikle bu haberi yazan sayın Dilek’e kendi hesabıma teşekkür ediyorum. Çünkü Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Yiğit Alpogan’ın 22-23 Mayıs tarihlerinde, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un davetlisi olarak Moskova’ya gidişi sırasında yalnız olduğunu düşünerek üzüntü duymuştum. Malum Rusya dili garip, yemekleri garip bir memleket. Tek başına seyahat hiç çekilmez, ama bu haberden anlıyoruz ki kendisine, uzay çalışmaları konusunda anlaşma imzalayan bir korgeneral eşlik edip sayın Alpogan’ı yalnızlıktan kurtarmış. Tabi Türkiye Cumhuriyeti tarihinde daha önceki Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterlerinin bu tür ziyaretler yapmadıklarını ve görevler yüklenmediklerini söylemeye gerek yok. AB süreci çerçevesinde MGK’nın ağırlığının azaltıldığı ülkemizde, anlaşılan ağırlıklar başka tarafa doğru kayıyor. Ama Rus komşularımızın ev sahipliği konusunda kafamda kimi şüphelerin oluştuğunu söylemeden edemeyeceğim. Çünkü Dışişleri bakanı Lavrov’un davetlisi olarak Moskova’ya giden Alpogan evsahibini evde bulamadı. Lavrov, o sırada, İran’a yönelik bir Amerikan operasyonunu engellemek için Körfez’deki Arap ülkelerinde kulis yapmaktaydı.
Bu ziyaretin en ilgi çekici noktası ise, Suudi Arabistan ziyareti sırasında, Dışişleri Bakanı Saud El-Faysal’ın, Lavrov’u, bizzat kendi kullandığı BMW’si ile, Kral Abdullah’ın sarayına götürmesiydi. Kendisi de kraliyet ailesi üyesi olan El-Faysal’ın bir Rus dışişleri bakanına gösterdiği özen, ilerleyen saatlerde, Suudi kralının, “İran’a yaptırım uygulanmasına karşıyız” sözleriyle pekişti. Başka bir yazıda ele alırız ama, bu yeni kral Abdullah bir garip adam. Kendisi 40 yıldır Çin’i ziyaret eden ilk Suudi Kral’ı olarak da tarihe geçti. Bu ziyarette iki ülke arasında önemli enerji anlaşmalarına imza atıldı. 11 Eylül saldırılarına iştirak eden El-Kaide militanlarının büyük çoğunluğunun S. Arabistan vatandaşı olduğunun tespit edilmesiyle başlayan Washington-Riyad gerginliği uzun vadede yeni gelişmelere gebe gibi görünüyor.
Biz dönelim şu Rusya-Türkiye uzay anlaşmasına efendim. Neydi? Mayıs ayında anlaşma imzalanmış ve MGK Genel Sekreteri Alpogan aynı ay Moskova’yı ziyaret etmişti. Bir başka ilginç tesadüf ise yine Mayıs ayının 28’inde yaşandı. Kızılordu korosu, Türk hava şehitleri yararına İstanbul Harp Akademileri’nde konser verdi! Konserin evsahibi ise, sahneye sivil kıyafeti ile çıkıp sanatçılardan teşekkürü esirgemeyen Hava Kuvvetleri komutanı Orgeneral Faruk Cömert’ti.
Türkiye ile Rusya arasındaki yakınlaşmanın bundan önceki bir örneğine de dikkat çekmekte yarar var. 5 Şubat’ta İsrail istihbarat birimleri Lazkiye limanından gelen bir haberle ayağa kalktı. Yaklaşık 10 yıldan bu yana ilk kez bir Rus savaş gemisi Suriye limanlarından birine demir atmıştı. Lazkiye limanına demir atan gemi herhangi bir savaş gemisi de değildi. 1982 yılında kızaktan indirilen Moskva kruvazörü, Bazalt tipi sesten iki buçuk kat hızlı, yarımşar tonluk nükleer başlık taşıyan füzelerle silahlandırılmıştı. Bu kruvazör soğuk savaş yıllarında Amerikan uçak gemilerini vurmak için özel olarak dizayn edilmişti ve Lazkiye limanına gelmeden önce Nato’nun Doğu Akdeniz’deki bir tatbikatına katılmıştı. Bence İsrail’i asıl endişelendirmesi gereken, Moskva kruvazörü ve beraberindeki Rus savaş gemilerinin 26 Şubat’ta İstanbul’u ziyaret etmesi olmalıydı. Çünkü bu filoya alışılmışın dışında Rusya Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Vlademir Masorin komuta etmekteydi ve bu ziyaret 27 yıldan bu yana Türkiye’ye Rusya’nın yaptığı askeri anlamdaki en büyük ziyaret olma özelliği taşıyordu. Masorin, İstanbul’a Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Yener Karahanoğlu’nun resmi konuğu olarak teşrif etti.
Bütün bu ilginç tesadüflere, 30 Mayıs’ta İstanbul’da DEİK-Türk Avrasya İş Konseyleri tarafından Okan Üniversitesi’nde düzenlenen “Avrasya’nın Ekonomik Potansiyeli” konulu sempozyumu da eklememek olmaz. Rusya Enerji Bakanı Viktor Hristenko ve Rusya Federasyonu’nun eski Ankara Büyükelçisi Albert Çernişev’in konuk olduğu sempozyumun ardından yapılan açıklamalar, Türkiye ile Rusya’nın makus talihlerini ve komşuluk ilişkilerini değiştirdiklerini gösteriyordu. Katerina-Baltacı aşkı düzeyindeki “düzeysiz” Türk-Rus ilişkileri anlayışından, stratejik ortaklık anlayışına doğru geçildiği ilk kez bu sempozyumda yüksek sesle dile getirdildi. Yine 14 Haziran’da Leyla Tavşanoğlu’na röportaj veren Avrasya İş Konseyleri Başkanı Tuğrul Erkin, Moskova’nın Türkiye’yi “Yakın işbirliği yapılan ülkeler listesinden, stratejik ortaklık kurulacak ülkeler” listesine aldığına dikkat çekiyordu.
Yumurtaları tek sepete doldurmaktan vazgeçtiği anlaşılan dış politika, asker ve ticaret çevrelerinin bu uzay macerasında kaptan Vladimirle yolculuk yapma ihtimalini gözardı etmediği anlaşılıyor. Berlin Duvarı’nın yıkılmasıyla Laleli pavyonlarında birbirini tanıyan iki halkın işbirliğini uzaya taşıması daha önce örneği görülmemiş bir uluslar arası diplomasi örneği oluşturacak gibi görünüyor.
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home