Yeni Söz

14.8.07

Aklı miğfere sokmak ve CHP'liler/Serhad Kara

Bir çok solcu arkadaşımın olduğu gibi benim sevgili babam da CHP'li. Babam, üniversitede benim daha başka bir sol ile tanıştığımı anladığında ikinci sınıfta falandım sanıyorum. Sonraki iki yılı tartışarak geçirdik. (Hani vardır ya, "biz seni oku diye gönderdik üniversiteye anarşik ol diye değil" klasiği, aynen öyle) Ama ne tartışmak! Babam bilgisinden çok ses tonuyla beni bastırmaya çalışıyor, ben de o delikanlılıkla altta kalmıyordum. Sonra baktım ki hiç bir şey değişmiyor, sadece birbirimizi kırıyoruz, bir daha asla siyaset konuşmadım yıllarca. O bir yerden konuya girmek ister, ben onaylardım, "haklısın babacığım" der, geçerdim. Yıllar böyle geçti ve babamla olan siyasi tartışmalarımız tamamen bitti. Sonuçta O CHP'den çok umutlu değildi, ben de benim solumdan. Taa ki 22 Temmuz seçimleri öncesine kadar! Cumhurbaşkanlığı seçimleri oluyor, asker muhtıra veriyor, konu Anayasa Mahkemesi'ne gidiyor, Cumhuriyet mitingleri falan derken babamın nabzı daha hızlı atmaya başlıyor. Benim cephede ise Ortak Aday girişimi başlıyor, toplantılara gidiyorum, yeniden politize oluyorum, yeniden heyecanlanıyorum, adaylar belirleniyor, aktif rol alıyorum. Ve bu ortamda İstanbul dışında yaşayan ailemi ziyarete gidiyorum. Yol boyunca kendimi tembihliyorum, "konuşmak yok, emme basma tulumba gibi kafa sallanacak, gerginlik olmadan geri dönülenecek." Beklendiği üzere babam vakit kaybetmeden konuya giriyor;

-Kime oy vereceksin?

-Ufuk Uras'a.

-Oyun boşa gider, AKP'ye oy vermiş olursun.

Eskiden olduğu gibi tartışma başlıyor, uzayıp gidiyor. Ama bu defa farklı... On yıllık bir aradan sonra fikir ayrılıklarımız o kadar derinleşmiş ki, aramızdaki mesafe o kadar uçsuz bucaksız ki, o kadar büyük uçurumlar var ki... Seçim sürecinde elli kadar CHP'li ile görüştüm, hepsi aynı. "Baykal yönetimi ile sosyal demokrat seçmeni aynı kefeye koymayalım, zaten CHP'lilerin tamamına yakını Baykal'dan nefret ediyor" savı gözlemime göre yanlış ve yanıltıcı. Nefretin nedeni; hizipçiliği, uzlaşmaz tavrı vs, yani kişisel. Baykal'ın CHP'yi götürdüğü karanlığa tepki yok. Bu uzun soluklu, geniş kapsamlı bir araştırma sonucu falan değil elbette ama benim izlenimim raydan çıkan sadece Baykal değil.

Aslan sosyal demokratların söylemleri ve CHP nereye koşuyor?

1- Laiklik, Cumhuriyet elden gidiyor: Bu paranoya konuştuğum bütün CHP'lilerin gerçekten akıllarını başlarından almış. Laiklik ve Cumhuriyet için demokrasiyi bu dakika feda etmeye hazırlar.

2- "Allahtan asker var. Ordu göreve.": TSK tanrıları olmuş. Sorunlarını Allah'a havale edenlerden hiçbir farkları yok.

3- "AKP, ABD ile gizli anlaşmalar yapıyor, ülkeyi satıyor.": Sadece AKP'yi ABD'ci sanıyorlar.

4- "Ülke bölünüyor, Misak-ı Milli sınırları yok edilmeye çalışılıyor.": Kürtlere bakış MHP'den farklı değil. Barışçıl bir çözüme inanmıyorlar. Bir de Misak-ı Milli konusu var tabi. TSK ile bu konuda da hemfikirler.

5- "Bu halk daha CHP'ye sıcak bakmıyor, sosyalist bir partiye nasıl oy verecek?": Onlara göre problem halkta. Aynı zamanda bu söylemle günah çıkarıyorlar.

6- "Milliyetçiliğe yaslanmasaydı bu kadar da oy alamazdı": AKP'ye karşı güçlü olmak için milliyetçiliğe sarılmak da dahil her yol mübah.


İnsan aklını miğfere sokarsanız, her işi askere havale ederseniz, herşeyi elinize yüzünüze bulaştırırsınız. Düşünce özgürlüğünün önündeki engel 301. maddeyi savunan, darbecileri alkışlayan, militarizmden, MGK'dan yana taraf olan, antidemokratik uygulamaların savunucusu, kültürel ve kimliğe dayalı hakların, azınlık haklarının düşmanı, milliyetçi, savaş çığırtkanı, faşistlere göz kırpan, azılı katillerle, çetelerle koaliyon yapmak için can atan, emekle, ezilenlerle hiçbir bağı olmayan, statükocu bir sol parti dünya literatüründe var mı? Aslında dünya bunun bir kademe daha ötesine geçmiş halini görmüştü. Adolf Hitler'in Nasyonel Sosyalist Nazi Partisi... SS'ler de hazır... Kuvayı Milliye derneklerinde ölme, öldürme yeminleri ediliyor, emekli askerlerin evlerinde silahlar, bombalar çıkıyor. SS'lerin önemli bölümü ordudan geçmiş subaylar tarafından yönetilmişti. Bizde de bu görevi üstlenecek hayli "iyi çocuk"lar var.

Demokrasi isteyen solculardan sabun yaparız. Kuzey Irak'tan başlarız savaşa, nereye kadar gidebilirsek... Nasıl olsa vatan sağolsun diyen vefakar analarımız da var. Ama bizde yeterince Yahudi yok. Olsun Kürtlerle açığı kapatırız. Böylece Kürt sorununu kökünden çözmüş oluruz. Üniversiteleri kapatırız, olmayan yere türbanlılar nasıl girecek, bu sorun da biter. Yok demokrasiymiş, özgür düşünceymiş, yok siyasi, medeni haklarmış, hepsini haklarız. Nasıl olsa alışkınız da askeri yönetimlere, faşizme. Hepimiz safkan Türk ve özde laik geçinir gideriz...

On yıl önceki babamı geri istiyorum.

Sayın Ufuk Uras/ Serhad Kara

Sayın Ufuk URAS

Önüne geldiğimiz bu kritik dönemeçle ilgili naçizane görüşlerimi bilginize sunmak istiyorum.

Ortak Aday Öncesi Manzara

Kendisinden sol adına aslında çok şey umut etmediğimiz ama hiç olmazsa demokrasi, özgürlük, temel haklar, adalet gibi bazı temel konularda, içinde bulunduğumuz şu durumda emniyet sibobu olmasını beklediğimiz CHP, iyiden iyiye milliyetçi, bırakın demokrasi mücadelesini antidemokratik uygulamalarının savunucusu bir parti halini almış. Geniş kitlelerin asıl umudu olan özgürlükçü ve sosyalist sol ise, bin parçaya bölünmüş, neredeyse her solcu başına bir fraksiyon düşer olmuş, solcunun solcuya propagandası, solcunun solcuyu beğenmemesi gibi bir hastalık kanser gibi tüm sola yayılmış. Bir yığın fraksiyon ve parti, kendi hayal dünyasında yaşayan ve yanına kimseyi yaklaştırmayan bir çocuk gibi kumda oynamayı tercih etmiş. Bırakın geniş kitlelere umut olmayı, binlerce solcu içine kapanmış, inanılmaz bir yenilmişlik ve "bizden bir şey olmaz" duygusu yerleşmiş. Manzara buydu.

"Ortak Aday" Başlıyor

Hrant Dink'in katledilmesinin ardından toplanan yüz binler, gücümüzü yeniden anımsattı bize ve Ortak Aday fikrini çıkardı ortaya. Evet, uzun uzun konuşuldu, tartışıldı, bazı sorunlar çıktı ama sonunda bir noktada ve adaylar konusunda uzlaşıldı. Solun ortak değerleri üzerinden birleşme öngörüldü. Uyuyan dev uyandı. Binlerce solcu silkindi, herkes yeniden nefes aldığını hissetti, çünkü uzun bir süredir ilk defa bir umut vardı, bu iş bir sonuca varabilir, yenilmişliklere artık son verilebilirdi. Herkesin kazanmaya ihtiyacı vardı. Doğru düzgün bir koordinasyon, organizasyon yoktu, herkes bu kampanyanın öznesi haline geldi. Hiç kimsenin tanımadığı birileri bürolara Ufuk Uras resimli araba kokularını bırakıyor, kimileri kimseden habersiz gazetelere ilan veriyor, herkes kendince ama delice çalışıyordu. Gerçekten büyük bir enerji açığa çıkmıştı. Solcuların bir umuda ihtiyaçları vardı ve bin umudun peşinde koştular.

Hayaller gerçek oldu

DTP grup kurabilecek sayıda milletvekilini Meclis'e sokma başarısını gösterirken, İstanbul 1. Bölge'de zafere ulaştık. Bütün bu çabamızın, çalışmamızın karşılığını almak, hayallerimizin gerçeğe dönüşmesi büyük bir mutluluk bizim için. Ancak takdir edeceğiniz gibi aslında işimiz yeni başlıyor.

Şimdi ne yapmalıyız?

Hiç eveleyip gevelemeden fikrimi baştan söyleyeyim, bence Ortak Aday anlayışından sapılmamalıdır. Ortak Aday girişimi ile sağlanan birlikteliğin, oluşan gücün mutlaka bir kanala akması zorunludur. Bu tek bir parti olabilir. Mümkün değilse bütün solcuların içinde yer aldığı partiler üstü bir yapı olabilir. Temel düşüncem, bu birliğin dağıtılmamasıdır. Herkes kendi partisine dönüp yine içine kapanacaksa, yine birbirinden kopuk, dağınık yapıya geri dönülecekse, bizler de heyecanımızı kaybedip yine evlerimize kapanacaksak boşa kürek çekmişiz demektir. Seçimden seçime birliktelikler bizi güçlü, iddialı yapmaz, daha büyük başarılara götürmez. Dolayısıyla bütün sol güçleri, partileri, sendikaları, sivil toplum örgütlerini içine alan bir yapıda birleşmek elzemdir.

Ortak Aday girişiminin bence en önemli yönü yüksek değerleri içinde barındıran bir girişim olmasıdır. Tam anlamıyla sağlayamasak da anlayış olarak Ortak Aday girişimi, benmerkezcilikten uzaklaşmak demektir. Ortak Aday, gerektiğinde fedakarlık yapabilmek, feragat edebilmek demektir. Ortak Aday, kendini beğenmişlikten, diğerlerini hor görmekten arınmak demektir. Ortak Aday, uzlaşma demek, bir noktada buluşabilmeyi öğrenmek demektir. Ortak Aday aynı şeyleri söyleyip durmayı bırakıp, sonuç alıcı adımları atmak demektir. Ortak Aday, yapılanları küçümsemek, her şeyi, herkesi eleştirmekten vazgeçip güç birliği yapabilmek, üretmek, sonuca yürümek demektir.

Niyetim kimseye haksızlık etmek, suçlamak, değildir ama İstanbul 2. Bölgede Ortak Aday fikrinden uzaklaşmamızdır yenilgimizin nedeni. Çok somut bir örnek, çok affedersiniz ama aptalca bir kayıp önümüzde durmaktadır. Bu nedenle seçimden önce Ortak Aday girişiminde nasıl bir araya gelmişsek yine bir arada çalışacağımız, bir arada yola devam edeceğimiz, daha organize ve koordineli hareket edeceğimiz, bir sonraki seçim için şimdiden topyekun çalışmaya başlayacağımız Ortak Bir Yapıya ihtiyacımız vardır. Ortak Aday anlayışından, yüksek değerlerden sapmayın! Bizi birleştirin!

Tespitler

1- Ortak Aday fikrinin kısa sürede bu kadar ciddi bir patlama yaratması, tabanda böyle bir oluşuma ihtiyaç olduğunu açıkça göstermiştir. Bir ay gibi kısa bir sürede oluşan muazzam enerjiyle gelen başarı, bu hareketin ne şekilde devam etmesi, hangi anlayışı içinde barındırması ve geleceği hakkında çok net bir fikir vermiştir. Bu yoldan sapmak tarihi bir hata olacaktır.

2- Sol seçmenin heyecanı ve yakalanan momentum azalmadan, seçim sürecinde birleştirilen bağlar koparılmadan, seçim büroları Sol Milletvekilleri Koordinasyon Büroları'na dönüştürülürse sadece milletvekillerimiz değil, onlara oy veren seçmenler de Meclis'e ve "yüksek siyasete" müdahale etme ve katılma şansı bulacaklardır. Bürolarda bu defa daha planlı, programlı bir çalışma yapılacak, bu ayrıca kitleleri seçim sonrası pasifize ederek onları dört yılda bir hatırlayan burjuva siyasetine karşı, seçmenleri politize edip devamlı bir mobilizasyon sağlayacağından nitelik açısından farkımızı ortaya koyacaktır.


3- Milletvekillerimizin kanun teklifleri, önergeleri, konuşmaları adı geçen Koordinasyon Bürolarınca halka ulaştırılırsa, milletvekillerimizin çabaları, imza kampanyaları, gösteriler ve daha başka yaratıcı tekniklerle desteklenirse hem yaratılan etki büyüyecek hem de milletvekillerimizin marjinalleştirilme girişimleri önlenmiş olacaktır.

4- Ortak Aday hareketinin itici gücü siyasi ve demokratik haklardır. Bu haklarla ilgili söylemimiz bilinçli seçmen ve zaten dünyaya soldan bakan insanlar tarafından -hele ki bir birleşme söz konusu olduğundan- desteklenmiştir. Ancak salt siyasi ve demokratik haklarla geniş kitleleri peşimizden sürüklememiz mümkün değildir. Geniş kitlelere ulaşmanın yolu, emekten, sosyal ve ekonomik hakların savunucusu olmaktan geçer. Şimdiye kadar laik/islamcı ayrımına hapsedilen muhalefet, milletvekillerimizle birlikte IMF politikalarına, eşitsiz gelir dağılımına, kültürel yozlaşmaya, adalet, eğitim ve sağlık sistemindeki çarpıklıklara yöneltilmelidir. Bu konulardaki alternatif görüşlerimizi, politikalarımızı yüksek sesle hem Meclis'ten haykırmalı hem de Koordinasyon Bürolarımız vasıtasıyla halka anlatmalıyız.

5- Herhangi bir iddiada bulunmamakla birlikte, Kürt halkı için, sosyal ve ekonomik hakların, siyasi ve demokratik hakların önüne geçmeye başlayıp başlamadığı, DTP'nin oy kaybında rol oynayıp oynamadığı bence araştırılmalıdır. Kürt halkına ilişkin politikalarda DTP'nin bölgeselciliğinden sıyrılıp, iki halkın ezilmişlerinin ortak çıkarları vurgulanarak, demokrasi mücadelesinin eksenine asker vesayetinden kurtulma ve sivilleşme oturtulursa ve Kürt halkının temel haklarının tanımlanmasının bu sivilleşmenin bir sonucu olacağı iyi anlatılabilirse, kanımızca daha birbirine sıkı sıkıya bağlı ve daha güçlü bir solu yaratabileceğiz. "Kürtlere güven olmaz" gibi söylemlerden, birbirimize kuşkuyla yaklaşma hastalıklarından derhal uzaklaşılmalı, Ortak Aday anlayışı devam etmelidir. İstanbul 1. Bölgede bu sağlanmıştır.

6- Yüzde 46.6'lık bir büyük cephe vardır karşımızda. Temel hedeflerimizden biri bu cepheyi yıkma olmalıdır. AKP'nin din ticareti politikasının özü, ekonomiden ve günlük siyasetten sağlam örneklerle halkın gözünün içine sokulmalı, esas değişim ve sivil özgürlükçü bayrağı burjuva politikacılarının elinden alınmalıdır. Şovenizme, ırkçılığa, şiddete, cinsel ayrımcılığa, çevre tahribatına karşı oluşturacağımız politikaların üretim ve bölüşüm ilişkileriyle olan kopmaz bağları devamlı deşifre edilmeli, bu konuları sadece sözde muhalefet için kullanan, burjuva siyasetinin bir zenginliği olarak gösterilen gruplardan farkımız açıkça ortaya konulmalıdır. AKP'nin yumuşak karnı; -doğal olarak sermayeye hizmet ettiğinden- sosyal, ekonomik haklardaki yetersizlik, adaletsiz bölüşüm, işsizlik, fakirliktir. Sürekli bu yumuşak karna çalışılmalıdır.


7- Sonuç olarak solu ortak değerler temelinde birleştirecek bir yapı bizce şarttır. Hayal ediniz! Daha kurulur kurulmaz herkesi içine alan güçlü bir yapı. Mahallelerde Koordinasyon Büroları, internetten etkin iletişim, anında güçlü bir şekilde hareket edebilme kabiliyeti, milletvekillerimizle koordinasyonlu bir çalışma... Ufuk Uras greve çıkan THY işçilerine destek vermeye mi gitti, hep beraber desteğe, bürolarla, internetle, tüm kanallarla duyurmaya, desteklemeye. Onlar Meclisten haykıracak biz duyuracağız, biz yapacağız onlar Meclis'ten söyleyecek. Bu yolculuk başarıya giderse, sol yelpazede bu projeye soğuk bakan ukala gruplar, projenin ciddiyetini, etkinliğini gördüklerinde buna kayıtsız kalamayacaklardır, tabanlarına artık kendini beğenmişliklerini satamayacaklardır. Artık arkasına sığınacakları bir şey kalmayacaktır. Bu yol bir sonraki seçimlerde Levent Tüzelleri, Baskın Oranları, Şükrü Erbaşları, diğer sol önderleri, Zonguldak'tan bir maden işçisini, Kocaeli'nden bir lastik işçisini, Denizli'den bir tekstil işçisini Meclis'e götürecektir.

Gerçekçi olup, imkansızı istiyorum! Böyle bir yapının kurulmasını bekliyorum.


Saygılarımla…

Serhad Kara